Güzel
bir serinin sonuna gelmiş bulunmaktayım. Ruby, Liam, Chubs, Zu, Vida ve
dahasını hiç bıkmadan, severek okudum seri boyunca. “Seriye bayıldım mı?”
sorusunu kendime sık sık soruyorum açıkçası ama net bir cevabım yok. Sevdim,
evet ama yapılan onca “harika, muhteşem. okuyun” yorumlarını karşıladığını pek
düşünmüyorum. Bu yüzden soruya bayılmadım diyerek cevap vermem daha dürüstçe
olur.
Ateş
Çemberi de diğer kitaplar gibi çok sürükleyiciydi. Üzüldüğüm çok çok yer oldu,
sinirlendiğim yerler de öyle. Ruby-Liam ilişkisinin başta alacağı hal size
“yeter, niye bu saçmalık?” dedirtiyor, Clancy’nin her zamanki Clancy olacağını
beklemek sizi yanıltmıyor asla, bunların dışında Vida’nın Zu’ya olan
destekleri, Chubs ile aralarındaki şeyler sizi sevindiriyor. Cole’den
bahsetmeye yüreğim dayanmaz bu yüzden susuyorum. Bu kitapta öncekilerde dediğim
şok olaylar pek olmadı benim için, bir yer haricinde. Şunu da eklemek istiyorum
bazı şeyler havada kaldı bence. Mesela Sam ile çok yakın arkadaşlardı ama
olaylardan sonra Ruby’nin Sam’i hiç düşünmemesi bana garip geldi. “Sam nerede?”
diye düşündüm hep sonda.
Başta
da yazmıştım, güzel bir seri bitti. Benim için böyle bir seri okumak mola gibi
oldu, beynimi rahatlattım. Eğer fantastik-distopya okuruysanız kütüphanenize
eklemelisiniz diye düşünüyorum ama tekrardan söylüyorum bayılmadım.
Hoşçakalın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder